Yaşamın eşitsiz akışında*

 

yildizin-saati

Brezilya Edebiyatı’nın en parlak yazarlarından biri kabul edilen Clarice Lispector, Ukrayna’da bir Yahudi ailenin çocuğu olarak dünyaya geliyor. 1. Dünya Savaşı’nın en çetin günlerinin yaşandığı o dönemde ailesi tarafından Brezilya’ya götürülüyor daha sonra ve hukuk eğitimi aldığı Rio’da genç yaşta öyküler yazmaya başlıyor. Henüz 23 yaşındayken yazdığı Yabani Kalbin Yakınlarında adlı romanıyla hem Brezilya’da hem de dünya genelinde büyük bir üne kavuşuyor. Yakın zaman önce Monokl Edebiyat tarafından yeni basımı yapılan Yıldızın Saati (Birinci basım İmge Kitabevi, 2001, Çev. Hamide Koyukan) Brezilya’nın kuzeydoğusundaki Alagoas’tan Rio’ya gelmiş yoksul bir genç kızın hayatını anlatıyor temelde. Yaşam karşısında hiçbir bilgisi ve becerisi olmayan Macabéa adındaki genç kız, ailesinin ölümünden sonra teyzesinin yanında büyüyor ve kısa bir süre sonra onun da ölümüyle büsbütün yalnız kalıyor. Kenar mahallelerden birinde daktilocu olarak işe başlayan Macabéa, yaşamaktan başka hiçbir amacı bulunmayan saf, hayalperest ve gerçek dünya karşısında oldukça savunmasız biri. İşyerindeki çalışma arkadaşı Gloria ve kısa süreli sevgilisi Olimpico dışında neredeyse hiçbir tanıdığı yok. Yazarın seçtiği bu karakterler elbette ki toplumun alt-orta-üst sınıflarını temsil eden ve yoksul bir mahallede bile sınıfsal ayrışmanın var olduğunu işaret eden bir gerçeklik taşıyor. Lispector bu sınıfsal yozlaşmayı resmederken karakterlerinin dış görünüşlerinden çok, onların ikili ilişkilerindeki tutarsızlıklarını anlatmayı tercih ediyor. Çizilen karakterlerin hem fiziksel özellikleri hem de düşünce biçimlerinden, bölge insanlarının hangi sınıfa dahil olduğunu çıkarmak gayet mümkün. Sözgelimi Macabéa’nın güçsüzlüğü ve ezilmişliği taşra gerçeğini vurgularken, Macabéa ile aynı mahallede ve aynı koşullarda yaşayan Olimpico’nun kazanmak ve ele geçirmek hırsıyla başka bir sınıfa dahil olmaya çalışan küçük burjuva meraklısı biri olduğunun da altı çiziliyor. Yazar, Macabéa’nın iş arkadaşı Gloria’yı betimlerken de, “Gloria, General bilmem ne bilmem ne caddesinde oturuyordu ve bir askerî liderin adını taşıyan bir sokakta oturmaktan çok memnundu, kendini daha güvende hissediyordu,” diyerek Gloria’nın yaşadığı yerle kurduğu ilişkiyi gösteriyor; sonrasında da orta sınıfın o en düşük yerlerinin kirli düzeni içinde yine de tüm parasını yemeğe yatıran insanların sıkıcı rahatlığını ifade ediyor.

İlerleyen sayfalarda iki karakterle daha tanışıyoruz. Hastalıkla mücadale eden Macabéa’nın sonunda muayene olmak ve şifa bulabilmek ümidiyle gittiği doktor, aynı şartlarda yaşayan insanların iletişim kurmaktaki beceriksizliğini çarpıcı bir şekilde gösteriyor bize. Yoksul olması sebebiyle çoğu zaman yemek bile yiyemeyen Macabéa’yı muayene eden doktor, çeşitli tetkikler yaptıktan sonra hastasına derhal rejim yapmayı bırakmasını salık veriyor ve İtalyan makarnası tüketmenin çok da zararlı olmayacağını, ancak kesinlikle alkol almaması gerektiğini söylüyor. Macabéa’nın söylenenlere aldırış etmediğini görünce de öfkeyle şöyle diyor: “Bu sosisli sandviç diyeti tam olarak delilik ve bir psikiyatra gitmen gerek!” Macabéa, daha sonra Gloria’nın önerisiyle bir büyücüye gidiyor ve hikâyenin kırıldığı, hüzünlü bir sona doğru ilerlediği bu sahnede romanın önemli bir karakteri olan büyücünün sözleri Macabéa’nın yaşamını alt üst ediyor. Büyücü, Macabéa’nın bundan sonraki hayatının tümüyle değişeceğini ve yakışıklı bir sevgiliye sahip olacağını söylüyor ona. Macabéa büyücüden ayrıldıktan sonra kendini bekleyen bu yeni hayata doğru sürükleniyor ve hikâyesinin sonuna doğru hızla yaklaşıyor.

Yıldızın Saati, yaşamın eşitsiz akışında sürüklenen yoksul bir gencin gerçeklerle ve umutlarla tanışmasını, sonra da bu ikisi arasındaki kayboluşunu anlatan oldukça sarsıcı bir eser.

Yıldızın Saati/ Clarice Lispector/ MonoKL Edebiyat/ Çev. Başak Bingöl Yüce

*Bu yazı, Arka Kapak dergisinin Eylül 2017 tarihli 24. sayısında yayımlandı.

FB_IMG_1513625381514

 

Yorum bırakın